28 Mart 2012 Çarşamba

PAÇİ Bir Karadeniz Komedisi

Caddebostan Kültür Merkezi'nde 27 mart dünya tiyatrolar günü kapsamında bir tiyatro oyunu sergilendi: PAÇİ Bir Karadeniz Komedisi. Oyunla ilgili bilgiyi CKM nin sitesinden aynen alıyorum:


"KADIKÖY BELEDİYESİ DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ ETKİNLİĞİ PAÇİ” BİR KARADENİZ KOMEDİSİ”

Yazan: Burak Akyüz
Yöneten: Kemal Başar
Müzik: Fuat Saka
SahneTasarımı: Sadık Kızılağaç
Çizimler: Gürcan Yurt
Oyuncular: Erkan Can, Neslihan Yeldan,Murat Taşkent, Faruk Akgören,Fehmi Karaaslan ,Tuğçe Güleç ,Nazif Uğur Tan.

Karadeniz kadar renkli insanlarıyla dalga dalga bir komedi. Yaşadığı küçük şehirde tiyatro yapmaya çalışan bir adam ve arkadaşları karşısında Karadeniz`i değiştirmeye, bozmaya, satmaya, talan etmeye çalışan herşey. Modern bir Donkişot öyküsü: Karadeniz insanı, toprağını, akarsularını, denizini korumak için yenidünya düzeninin yel değirmenlerine karşı.
Ücretsiz Kadıköy Belediyesi Etkinliği"

Oyun bilgilerini ilk gördüğümde ilgimi çeken ve beni bir salı akşamı saat 20:30' da CKM'ye gitmeye ikna eden noktaları paylaşmak istiyorum. Öncelikle Karadenizli biri olarak oyunun adını okuduğum ilk anda oyun beni kazandı. Genelde karadenizi (özellikle doğu karadeniz) konu alan, o bölgedeki insanların yaşamlarından kesitler sunan bir çalışma karadenizli olmayan insanlar tarafından sevilemeyebiliyor. Bu genellememe tiyatro oyunlarını da sinema filmlerini de katıyorum. Sevmemelerinin nedeni de orda sıkça kullanılan sözlerin, deyişlerin ya da yaşam kesitlerinin başkalarına kendi hayatlarından örnekler sunmayıp tanıdık gelmiyor olmasıdır. Öyle ki gittiğimiz yerlerde izlerken biz ailece kahkaya boğulurken kimseden ses çıkmaması bunun en güzel kanıtı diyebilirim.

Tam tersine başkalarının hoşuna gidip de karadenizlilerin hoşuna gitmeyen ise ordaki konuşma dilindeki yapmacıklıktır. Televizyon dizilerinde sıkça rastladığımız bu durum beni oyunla ilgili tereddütte bıraktı. Ama oyunculara bakıp da Erkan Can'ı gördüğümde böyle bir sıkıntı ile karşılaşmayacağımızı anladım. Sadece kendi dilinde başarı sağlamakla kalmayıp, oyuncu arkadaşlarına da bu konuda çalışmalar esnasında destek olacağını düşünüp içimi rahatlatabildim. Sonuç olarak dil konusunda Erkan Can tabiki de muhteşemdi. Diğer oyuncular da çok rahatsız etmeyecek şekilde oyunu sergilediler. Karadeniz'e dokunan yerlerinden biri de horon etmeleriydi. Keşke birazcık ona çalışıp hep tiye alma şeklinde kollar havada titreme hareketini yapmasalardı. Bir ara Nazif Uğur Tan horonda erkeklerin 'makas' figürünü yaptı. Algıda seçicilikten ötürü dikkatimi çekti. Takdir ettim. Bravo dedim.

Müziklerinin Fuat Saka'ya ait olmasıyla birlikte heyecanlandım. Çünkü Fuat Saka babamın çocukluktan mahalleden arkadaşı imiş. Evimizde babamında içinde olduğu bir fotoğraf karesi var. Fotoğrafta Fuat Saka boğazlı kazağıyla bıçkın delikanlı pozu vermiş :). Nedense oyun öncesinde Fuat Saka'nın da salonda olacağı ve onunla konuşma fırsatı yakalayabileceğimi düşünmüştüm. Ama elbette orda değildi. Sonradan düşününce neden orda olsundu ki? Düşünün artık ne kadar heyecenlanmışım :).

Diğer bir ilgimi çeken nokta ise oyunun ücretsiz olmasıydı. Ne yazık ki tiyatro sever ve tiyatroyu destekler biri olarak özel tiyatroları 35-60 lira vererek takip edemiyorum. (İlerde gidebileceğimi ümit ediyorum) Ancak bütçeme uygun olarak devlet ve şehir tiyatrolarını takip edebildiğim için bu oyuna da koşarak gitmem gerektiğine karar verdim. Sorun ücretsiz bir etkinliğe saat kaçta gitmek gerekir ki ayakta ve açıkta kalınmasın. 19:15 gibi gittik ve kapıda yoğun bir kalabalık vardı. Salona girip ancak arkalardan izleme şansımız olacak diye düşünürken ikinci bir kapıdan da giriş sağlanacağını söylediler ve en arkadaki biz koşturarak en öne geçtik :). Önlerde güzel bir yerden izledik. Yerlerin belli olmaması nedeniyle giriş esnasında tam bir izdiham yaşandı. Koltukların tepelerinden atlayanlar mı istersiniz birbirinin ayaklarını ezerek koşuşturanlar mı hepsi vardı. Halbuki ücretsiz de olsa bilet kesilseydi ve bileti önce alanların yer seçme lüksünün olabileceği bir organizasyon olsaydı tiyatroya yakışmayan böyle bir olay yaşanmasaydı. Oyun başlamadan salon pazar yerine dönmeseydi.

Oyun bazen beklentilerimizin altında olabildi ama adetimiz değil çıkmadık. Çıkıp da çıkarken "ayy tiyatroyu da çok severiz ama oyunda çok sıkıldık" diyenlere de anlam veremedik. Emeğe saygının genel kural olması gerektiğini düşündüğümüzden yadırgadık.

Güzel ve eleştirilere çokca açık bir tiyatro gecesiydi. Dünya tiyatrolar gününde oyunlarda bir bildirge okunurmuş. Bunu da öğrenmiş olduk.

Sevgilerimle..


İş Tesadüfleri Sever

Dün gittiğim bir kariyer etkinliğinde tam da tüm adaylarla aynı şansa sahip olduğumu ve aralarında fark yaratacak bir şey yapmam gerektiğini düşünürken tesadüfler silsilesi benim için başladı :)

İlk tesadüfümüz insan kaynakları işe alım müdürünün benim de aralarında olduğum bir grup öğrenci+yeni mezunun sohbet halinde olduğu masaya gelmesiydi. Evet şunu kabul etmek gerekir ki çoğu masayı gezen ik müdürünün bizim masamıza da uğraması çok da büyük bir tesadüf olmasa da uğramaması durumunda hikayenin geri kalanı gerçekleşmeyecekti. Devam edelim.. İk işe alım müdürünün masamıza gelmesiyle masamız şenlendi. Özellikle de etkinlik öncesinde yapılan panel mülakatta ik müdürünün içinde yar aldığı gruptan 2 arkadaş -ki bizim masadaydılar- için sohbet etmek üzere sebep çıkmış oldu. Ben de o esnada bişeyler desem de akılda kalsamı düşünüyordum. O sırada bana dönerek sen ne istiyorsun dedi ki bu kritik bir noktaydı. Ben de çok istediğim spesifik ve net bölümü söyledim. Sonrasında müdürümüz aramızdan ayrıldı.

İkinci tesadüfümüz (arada bir buçuğu atlamış olabilirsiniz diye hatırlatayım o bahsettiğim iki arkadaşın masamızda olması) istediğim bölümden sorumlu müdürün kariyer etkinliğinde bulunması oldu. İşe alım müdürü gidip benden bahsetmiş senin bölümünü isteyen ve çok net olan bir arkadaş var diye. Bana seslendiler ve yanlarına gittim. Sonu cv ni bana bir gönderirsen yardımcı olabilirme uzanan bir sohbet başladı aramızda. Mail adresini istedim kendisinden yanında kartı yokmuş. vee 3. tesadüfümüz böylece yola çıktı :)

Üçüncü tesadüfümüz o departmanda benim üniversite hazırlıktan arkadaşımın çalışıyor olmasıydı. Mail adresini arkadaşımdan alıp cv mi gönderebileceğimi söyledi. Ben de sonuç olarak dediğini yaptım ve şu an için beklemedeyim.

Sonucu ne olacak bilmiyorum. Olumlu bir dönüş de alabilirim almayabilirim de ama bildiğim bişey var. O da o an için kariyer etkinliğinde yer alan diğer adaylardan bir tesadüfler silsilesiyle ayrılmış olmam. Çok iyi yerlerde iş başı yapan arkadaşlarıma bakıyorum. Onlar da çoğunlukla tesadüfler sonucunda oralara yerleştiler. Tabiki de bu bahsettiklerim yeterli değil. Ama önemli birer kapı olduklarını düşünüyorum. Kendiniz çok çabalasanız da maalesef ki bazen şansın da sizin yanınızda olması gerekiyor.

Hayatınız boyunca şansınız bol, tesadüfleriniz denk olsun :)

Sevgilerimle..


26 Mart 2012 Pazartesi

GİRİŞ

Evet bloğumun adı çorbacı dükkanı oldu. Sanılmasın ki burda içinde çorba tarifleri ya da istanbulda vb. yerlerde çorba içilecek en iyi mekanlar bilgileri yer alacak. İsmi tamamen kendi soyadımdan yola çıkarak koydum. Doğrusunu söylemek gerekirse çok da sempatik geldi.
Bloguma içimden ne geliyorsa onları yazacağım. Bunlar yaşadığım bir olaydan yaptığım çıkarımlardan gezdiğim gördüğüm yerlere kadar her şey olabilir.
Umarım güzel şeyler paylaşmayı başarabilirim.
Sevgilerimle..